Alaaddin’in Sihirli Lambası Hikayesi
Bir varmış, bir yokmuş… Uzak diyarlarda, fakir ama zeki ve cesur bir genç olan Alaaddin yaşarmış. Annesiyle küçük bir evde yaşayan Alaaddin, bazen pazarda çalışır, bazen de şehrin sokaklarında dolaşırmış. Günün birinde, kendisini uzak akrabası olarak tanıtan gizemli bir adam, Alaaddin ile yakınlık kurmuş. Aslında bu adam, kötü niyetli bir büyücüymüş.
Büyücü, Alaaddin’e zengin olmasını sağlayacak bir teklif sunmuş. Çölde gizli bir mağara olduğunu, içinde paha biçilmez hazineler bulunduğunu söylemiş. Ancak mağaraya yalnızca Alaaddin’in girebileceğini iddia etmiş. Alaaddin, biraz tereddüt ettikten sonra teklifi kabul etmiş ve büyücüyle birlikte yola çıkmış.
Uzun bir yolculuğun ardından büyücü, Alaaddin’e sihirli bir kelime söyletmiş ve mağaranın kapısı açılmış. İçeri giren Alaaddin, parlayan altınlar, mücevherler ve birbirinden değerli hazineler görmüş. Ancak büyücü ona sadece eski, kirli bir lambayı almasını söylemiş. Alaaddin, lambayı almış ama çok da meraklanmış. “Bu kadar altın varken neden bu lambayı istiyor?” diye düşünmüş.
Mağaradan çıkmaya çalışırken büyücü, lambayı vermesi için Alaaddin’e bağırmış. Ancak Alaaddin, büyücüye güvenmediği için lambayı vermemiş. Buna çok öfkelenen büyücü, mağaranın kapısını sihirle kapatmış ve Alaaddin’i içeride mahsur bırakmış.
Karanlık mağarada çaresiz kalan Alaaddin, tesadüfen lambayı ovuşturmuş. Bir anda parlak bir duman yükselmiş ve içinden dev bir cin çıkmış! Cini gören Alaaddin şaşkına dönmüş. Cin, gür sesiyle konuşmuş:
“Beni serbest bıraktığın için üç dilek hakkın var, ey efendim!”
Alaaddin önce mağaradan çıkmayı dilemiş. Gözlerini açtığında kendisini evinin önünde bulmuş. Annesiyle birlikte lambanın sırrını öğrenmiş ve büyük bir fırsata sahip olduklarını fark etmiş. Cin sayesinde güzel bir saray ve zenginlik dilemiş. Kısa sürede Alaaddin’in hayatı değişmiş. Artık fakir bir genç değil, herkesin hayran olduğu zengin ve yakışıklı bir prens olmuş.
Alaaddin, ülkedeki en güzel ve iyi kalpli prenses olan Prenses Yasemin’e âşık olmuş. Onunla evlenmek istemiş ama prensesin babası, ancak büyük bir saray ve zenginlik sunabilirse kızını verebileceğini söylemiş. Alaaddin, cinin yardımıyla görkemli bir saray yaptırmış ve krala büyük hediyeler sunmuş. Sonunda prensesle evlenmiş ve büyük bir mutluluk yaşamış.
Ancak büyücü, Alaaddin’in hayatta olduğunu öğrenince çok sinirlenmiş. Kılık değiştirerek saraya gelmiş ve prensesin güvenini kazanmış. Bir hile ile sihirli lambayı ele geçirerek cini çağırmış. Cinin yardımıyla sarayı ve prensesi alıp uzaklara götürmüş.
Alaaddin, sevdiği kadını kurtarmak için bir plan yapmış. Eski bir yüzüğünü hatırlamış. Bu yüzüğü ovalayınca küçük bir cin çıkmış ve Alaaddin’i prensesin yanına götürmüş. Alaaddin, zekâsını kullanarak büyücüyü alt etmiş ve sihirli lambayı ondan geri almış.
Cin, Alaaddin’in son dileğini sormuş. Alaaddin, lambanın artık kimsenin eline geçmemesi için cinin özgür kalmasını dilemiş. Cin minnettar bir şekilde Alaaddin’e teşekkür etmiş ve kaybolmuş.
Bundan sonra Alaaddin ve Prenses Yasemin, mutlu bir şekilde yaşamaya devam etmiş. Zenginliği ve gücü sayesinde değil, iyiliği, zekâsı ve cesareti sayesinde halk tarafından sevilen bir hükümdar olmuş.