Dini Masallar

Asırlık Nar Ağacının Sırrı Masalı

Anadolu’nun küçük bir köyünde, toprakları kurak, suları az bir bölgede insanlar yüzyıllardır yaşam mücadelesi veriyordu. Köyün tam merkezinde, kimsenin nasıl büyüdüğünü hatırlamadığı kocaman bir nar ağacı vardı. Bu ağaç, en kurak zamanlarda bile meyveler vermeye devam eder, köy halkına umut olurdu.

Rivayete göre ağaç, yüzlerce yıl önce kutsal bir gezginin eliyle dikilmişti. Gezgin, köye geldiğinde insanların açlık ve susuzlukla mücadele ettiğini görmüş, onlara yardım etmek istemişti. Elindeki son nar tanesini toprağa gömdüğünde şöyle demişti: “Bu tohum, sizin inancınızla büyüyecek. Ne kadar çok inanır, ne kadar çok şükrederseniz, o kadar çok meyve verecek.”

Köylüler başta inanmamıştı, ama günler içinde filizlenen ağaç hızla büyümüş ve daha ilk yılında olgunlaşmıştı. O günden sonra asırlık nar ağacı köyün koruyucusu, bereket kaynağı olmuştu. Babadan oğula, anadan kıza aktarılan bu kutsal öykü, her ailenin en değerli mirasıydı. Tüm köylüler bu nar ağacının önünden geçerken eğilir, ona hürmetlerini sunarlardı.

Ne var ki, zaman akıp gittikçe insanların yürekleri değişti, ruhları katılaştı. Yeni yetişen gençler atalarının anlattıklarını boş inanç olarak görmeye başladılar. Köydeki delikanlılar ve genç kızlar şehirlere akın ediyor, topraklarını ve manevi değerlerini ardında bırakıyorlardı. Seneler su gibi aktıkça, köyde yaşamaya devam eden sayılı insan da ağacın efsanesini zihinlerinden sildi. Ağaca gösterilen ihtiram kayboldu, minnettarlık yakarışları suskunluğa büründü.

kuruyan dallar

Kuruyan Dallar

Yaz ortasında, beklenmedik bir şey oldu. Asırlarca yeşil kalan, en kurak zamanlarda bile soluğunu kesmeyen nar ağacı, yavaş yavaş kurumaya başladı. Önce en üstteki dallar kurudu, sonra yapraklar sarardı, meyveler küçüldü ve çürüdü. Köylüler şaşkınlık içinde ne yapacaklarını bilemediler.

Köyün en yaşlısı, doksan beş yaşındaki Mukadder Nine herkesin telaşını görünce, “Ağaç bizim inancımızla yaşıyor, şükrümüzle besleniyor,” dedi. “Onu unuttuk, artık o da bizi terk ediyor.”

Genç köylüler yaşlı kadının sözlerine güldüler. “Nine, bu yalnızca sıradan bir bitki,” dediler. “Muhtemelen bir zararlı böcek istila etmiştir, ya da doğal ömrünü tamamlıyordur. Tüm canlıların bir sonu gelir elbet.”

Mukadder Nine başını iki yana salladı. “Bu ağaç bizim kaderimizle bağlı. O kuruyorsa, yakında köyümüz de kuruyacak demektir.”

Gerçekten de, ağacın solmasını takiben köyün üzerine felaketler çöktü. Su kaynakları tükendi, tarlalardaki bitkiler sarardı, hayvan sürüleri dertlere bulandı. Köylüler daha evvel benzerine şahit olmadıkları bir susuzlukla karşı karşıya kaldılar. Köyün taze seçilmiş önderi Ali, bir çözüm bulmak için kolları sıvadı. Şehirden ziraat bilimcileri davet etti, ağaç için özel bakım malzemeleri tedarik etti, damla sulama düzenekleri inşa ettirdi. Fakat bu girişimlerin hiçbiri netice vermedi.

ruyadaki yolculuk

Rüyadaki Yolculuk

Bir gece, muhtar Ali tuhaf bir rüya gördü. Rüyasında kendisini asırlık nar ağacının yanında buldu. Ağaç, sanki canlıymış gibi ona sesleniyordu: “Beni dinle evlat, ben sadece bir ağaç değilim. Ben sizin inancınızın, birliğinizin ve merhametinizin simgesiyim. İnsanlar beni unuttukça, ben de kuruyorum. Eğer yeniden canlanmamı istiyorsan, eski günlerdeki gibi bana değer vermelisiniz.”

Ali gözlerini açtığında rüyasının her ayrıntısı zihninde parıldıyordu, derin düşüncelere kapıldı. Ya Mukadder Nine’nin söyledikleri doğruysa? Ya bu nar ağacı hakikaten ilahi bir kaynaktan besleniyor ve onların kalbi bağlılığıyla hayat buluyorsa? Zihni karmakarışıktı. Uzun muhakemeler sonunda köyün ak saçlı bilgelerini bir araya getirip istişare etmeyi uygun buldu.

Toplantıda Mukadder Nine, ağacın tarihçesini anlattı. Nasıl bir zamanlar herkesin her sabah ağacın etrafında toplanıp dua ettiğini, nasıl her meyvesi toplanırken şükredildiğini ve nasıl herkesin ağacın altında birbirine yardım etme sözü verdiğini hatırlattı.

“Bizim dedelerimiz bu ağaca sadece bir bitki olarak bakmadılar,” dedi Mukadder Nine. “Ona bereketin, merhametin ve birliğin sembolü olarak saygı gösterdiler. Şimdi bu geleneği yeniden canlandırmalıyız.”

Ali ve diğer köylüler ikna olmuştu. Hemen bir plan yaptılar. Köyün tüm sakinlerini çağıracak, eski adetleri canlandıracaklardı.

yeniden dogus

Yeniden Doğuş

Ertesi gün, güneş doğarken köyün tüm sakinleri asırlık nar ağacının etrafında toplandı. Gençler, yaşlılar, çocuklar… Herkes oradaydı. Mukadder Nine önderliğinde dualar edildi, şükürler sunuldu. Herkes birbirine yardım sözü verdi. Köyde kimin neye ihtiyacı varsa giderildi, dargınlar barıştırıldı, yoksullar gözetildi.

Bu merasim günbegün sürdürüldü. Gün doğumunda ve gün batımında köylüler ağacın çevresinde halka oluşturuyor, komşularının durumlarını soruşturuyor, eksiklerini tamamlıyor, şükür niyazlarını göğe yükseltiyorlardı. Köyün ruhundan silinmiş olan dayanışma ve birliktelik hissi, yeniden tomurcuklanmaya başlamıştı.

Yedi gün sonra hayrete düşüren bir hadise gerçekleşti. Ölmüş sanılan nar ağacının kurumuş kollarında taze sürgünler boy göstermeye koyuldu. İlk önce incecik zümrüt renkli goncalar kendini gösterdi, ardından yaprak demetleri açılmaya başladı. Dört haftalık bir süreçte ağaç bütünüyle dirildi ve eskisini aşan bir ihtişamla çiçeklendi. Köy ahalisi gözlerine inanamayarak bu olağanüstü uyanışa şahitlik etti.

Hazan vakti yaklaşırken ağaç öylesine cömert ürünler bahşetti ki, köy sakinleri şimdiye dek bu denli iri ve bal tadında narlarla karşılaşmamışlardı. Topraklarında uzun yıllardır görülmemiş bir refah ve bolluk belirmeye başladı. Kuruyan çeşmeler yeniden şırıldadı, solgun tarlalar yeşille büründü, zayıflayan sürüler gürbüz yavrularla çoğaldı.

Muhtar Ali, bu deneyimden çok şey öğrenmişti. Artık biliyordu ki, insanın inancı, şükrü ve birbirine olan sevgisi, doğanın bile akışını değiştirebilirdi. Köylüler, atalarından kalan bu kutsal emaneti korumaya ant içtiler ve bu hikâyeyi gelecek nesillere aktarmaya söz verdiler.

Asırlık nar ağacı bugün hâlâ o köyde yaşamına devam ediyor. Her sabah insanlar onun altında toplanıyor, birbirlerine selam veriyor ve günü şükürle karşılıyorlar. Ağaç ise her yıl, onların inancının gücünü gösterircesine, daha da bereketli meyveler veriyor.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu