Bir zamanlar, yemyeşil ağaçların gölgelediği, berrak derelerin şırıl şırıl aktığı büyük bir orman vardı. Bu ormanın tartışmasız hakimi, güçlü pençeleri ve heybetli yelesiyle Kral Aslan’dı. Kral Aslan, ormandaki tüm hayvanların hem saygısını hem de korkusunu kazanmıştı. Gür sesiyle kükrediğinde ormanın en uzak köşelerindeki hayvanlar bile tir tir titrerdi.
Aslan, gücünü çoğu zaman adaletle kullanırdı ancak doğası gereği kibirli ve bencil yanları da vardı. Kendisini diğer hayvanlardan üstün görür, en iyi yiyeceklerin, en rahat uyku yerlerinin ve en temiz su kaynaklarının kendisine ait olduğunu düşünürdü. Ormandaki hayvanlar, Aslan’ın bu tutumuna alışmışlardı. Sonuçta o bir kraldı ve krallar her zaman en iyisini hak ederdi, değil mi?

Avlanma Planı
Güneşin ormanın üzerine altın ışıklarını saçtığı bir sabah, Kral Aslan karnının acıktığını hissetti. Günlerdir doğru düzgün bir av yapamamıştı ve artık içindeki açlık dayanılmaz bir hal almıştı. Etrafına bakındı ve yakınlarda avlanabilecek bir av göremedi. O sırada aklına muhteşem bir fikir geldi. Neden tek başına avlanmak için uğraşsındı ki? Bir grup hayvanı bir araya getirip onlarla beraber avlanabilirdi.
Ormanın dört bir yanına haberciler gönderdi ve tilki, çakal ve kurt gibi avcı hayvanları yanına çağırdı. Haberi duyan hayvanlar hemen Aslan’ın bulunduğu açıklığa geldiler. Aslan onları karşısına alıp güçlü sesiyle konuştu:
Bugün hep birlikte avlanacağız. Ben planı yapacağım, siz de benim talimatlarımı yerine getireceksiniz. Avımız ne kadar büyük olursa, hepimize o kadar çok besin düşer.
Diğer hayvanlar bu teklifi duyunca heyecanlandılar. Aslan gibi güçlü bir avcıyla birlikte çalışmak büyük bir ayrıcalıktı. Ayrıca, Aslan’ın liderliğinde kesinlikle büyük bir av yapacaklarına inanıyorlardı. Hepsi başlarını onaylarcasına salladı ve Aslan’ın planını dinlemeye koyuldular.

Büyük Av
Aslan, avlanma stratejisini diğer hayvanlara anlattı. Tilki, zekasıyla avı tespit edecek ve yönünü belirleyecekti. Çakal, hızlı ayaklarıyla avı yorup yavaşlatacaktı. Kurt ise güçlü çeneleriyle avı yaralayıp hareketini kısıtlayacaktı. Ve tabii ki final vuruşunu Aslan yapacaktı. Herkes üzerine düşen görevi anladı ve av başladı.
Kısa süre içinde tilki, uzakta otlayan büyük bir geyik sürüsü tespit etti. İçlerinden en büyük ve en yağlı olanı hedef olarak seçtiler. Aslan’ın işaretiyle harekete geçtiler. Plan kusursuz işledi. Tilki geyiği doğru yöne yönlendirdi, çakal onu yorana kadar kovaladı, kurt bacağından yaralayarak hızını kesti ve sonunda Aslan büyük bir sıçrayışla geyiği yakaladı.
Av başarıyla tamamlanmıştı. Kocaman, besleyici bir geyik şimdi ayaklarının dibinde yatıyordu. Tüm avcılar başarılarından dolayı gururluydu ve tabii ki açlıktan mideleri gurulduyordu. Şimdi avı paylaşma zamanı gelmişti.

Paylaşım Zamanı
Avın etrafında toplanan hayvanlar, Aslan’ın geyiği nasıl bölüştüreceğini merak ediyorlardı. Herkes kendi katkısına göre adil bir pay alacağını umuyordu. Tilki zekasını kullanmış, çakal saatlerce koşmuş, kurt tehlikeye atılmıştı. Elbette Aslan da final vuruşunu yapmıştı ama av tam anlamıyla bir takım çalışmasıydı.
Aslan, avın etrafında yavaşça dolaşmaya başladı. Diğer hayvanlar sessizce onu izliyordu. Kral sonunda durdu ve pençesiyle geyiği dört parçaya böldü. Her hayvan kendi payını alacağı anı sabırsızlıkla bekliyordu. Aslan boğazını temizledi ve konuşmaya başladı:
Bu avı dört parçaya böldüm. İlk parça bana ait, çünkü ben ormanın kralıyım. İkinci parça da benim, çünkü ben avın planını yaptım. Üçüncü parça da bana ait, çünkü ben final vuruşunu gerçekleştirdim. Dördüncü parçaya gelince…
Aslan duraksadı ve diğer hayvanların gözlerinin içine dik dik baktı. Gözlerinde tehlikeli bir parıltı vardı.
Dördüncü parçaya gelince, ona dokunmaya cesaret eden varsa, gelip alsın!

Dersin Alınması
Diğer hayvanlar şok içinde birbirlerine baktılar. Tüm emekleri boşa mı gitmişti? Ancak hiçbiri Aslan’a karşı çıkacak cesareti kendinde bulamadı. Aslan’ın gücü karşısında çaresizlerdi. Sessizce oradan uzaklaştılar, mideleri açlıktan guruldarken.
Tilki, çakal ve kurt ormanda yürürken bu haksızlığı konuşuyorlardı. Evet, Aslan güçlüydü ama güç her zaman haklı olmak anlamına gelmezdi. Eğer adil davransaydı, hepsi karnını doyurabilirdi ve belki de gelecekte daha büyük avlar için yine iş birliği yapabilirlerdi.
Tilki derin bir nefes alarak şöyle dedi:
Güç bazen adaleti gölgeler, ama gerçek liderlik paylaşmayı bilmektir. Bugün karnımız aç kalsa da, önemli bir ders öğrendik. Bundan sonra eşit şartlarda çalışabileceğimiz arkadaşlarla iş birliği yapmalıyız.
Bu olay ormanda hızla yayıldı ve Aslan payı deyimi, bir iş birliğinde en büyük payı güçlü olanın aldığı durumları anlatmak için kullanılmaya başlandı.

Adaletin Önemi
Aradan haftalar geçti. Aslan yine acıktı ve yine avlanmak istedi. Ancak bu sefer hiçbir hayvan onunla birlikte avlanmak istemedi. Tilki zekasını, çakal hızını, kurt gücünü başka iş birliklerine yönlendirmişti. Aslan, tek başına avlanmak zorunda kaldı ve eskisi kadar başarılı olamadı.
Günler geçtikçe Aslan, yaptığı hatayı anlamaya başladı. Gücünü ve konumunu kötüye kullanmıştı. Diğer hayvanların katkılarını görmezden gelmişti. Oysa gerçek güç, adalette ve paylaşmada yatıyordu.
Sonunda Aslan, tüm orman sakinlerini bir toplantıya çağırdı ve onlardan özür diledi. Bundan sonra avların adil bir şekilde paylaşılacağına söz verdi. Başlangıçta hayvanlar şüpheliydi ama zamanla Aslan sözünü tuttuğunu kanıtladı. Ortak avlarda herkes emeğine göre pay almaya başladı.

Mutlu Son
Zamanla orman daha huzurlu ve bereketli bir yer haline geldi. Hayvanlar arasındaki iş birliği arttı ve herkes bundan fayda sağladı. Aslan da değişmişti; hala güçlüydü, hala saygı görüyordu ama artık bu saygı korkudan değil, adil liderliğinden kaynaklanıyordu.
Aslan payı deyimi ise anlamını değiştirdi. Artık en güçlünün haksız yere aldığı payı değil, bir liderin sorumluluklarını yerine getirmesinin karşılığında aldığı adil payı ifade etmeye başladı.
Bu masal bize gösteriyor ki, gerçek liderlik sadece güçten ibaret değildir. Adalet, paylaşım ve iş birliğinin değerini bilmek, uzun vadede herkese, hatta en güçlü olana bile fayda sağlar. Aslan payı almak isteyenler, sonunda yalnız kalabileceklerini unutmamalıdır.