Oğuz boylarının destansı hikâyelerini günümüze taşıyan Dede Korkut Kitabı’nın ilk hikâyesi olan Dirse Han Oğlu Boğaç Han destanı, Türk kültüründe aile bağları, cesaret, erdem ve adaletin önemini vurgulayan eşsiz bir anlatıdır. Bu özgün yazıda, binlerce yıllık Türk kültürünün izlerini taşıyan bu destansı hikâyeyi modern bir bakış açısıyla ele alacağız.

Bayındır Han’ın Şöleni ve Dirse Han’ın Çocuksuzluk Derdi
Oğuz ilinin güçlü hakanı Bayındır Han, her yıl olduğu gibi büyük bir şölen düzenlemişti. Bu şölende, Oğuz beylerini ağırlamak için üç farklı otağ kurdurmuştu. Oğlu olanları ak otağa, kızı olanları kızıl otağa, çocuğu olmayanları ise kara otağa yerleştiriyor, onlara kara koyun yahnisi ikram ediyordu.
Dirse Han şölene geldiğinde, kendisini kara otağa yönlendirdiklerini görünce büyük bir üzüntü ve öfkeye kapıldı. Bayındır Han’ın bu davranışının sebebini sorduğunda aldığı cevap yüreğini burktu: Oğuz’da çocuğu olmayanlar Tanrı’nın gazabına uğramış sayılır.
Bu sözler üzerine Dirse Han, yurduna döndü ve hanımını sert sözlerle karşıladı. Eşi ise onun öfkesini yumuşatıcı sözlerle yatıştırdı ve çocuk sahibi olabilmeleri için dua etti: Yüksek dağlara kurbanlar kesip aç görsen doyuralım, çıplak görsen giydirelim, borçluyu borcundan kurtaralım. Belki Tanrı bize bir evlat verir.

Kurbanlar ve Dualar: Boğaç Han’ın Doğuşu
Dirse Han, eşinin bu önerisini kabul etti. Büyük bir şölen düzenledi, aç olanı doyurdu, çıplak olanı giydirdi, borçluyu borcundan kurtardı. Oğuz beylerinin dualarını aldı. Bu hayır işleri neticesinde Tanrı, Dirse Han ve eşine bir oğul bahşetti.
Oğlan büyüdü, güçlendi ve on beş yaşına geldiğinde artık delikanlı olmuştu. Bir gün, Bayındır Han’ın meydanında kurulan oyunlarda, azgın bir boğa salıverildi. Bu boğa önüne geleni yıkıp geçiyordu. Dirse Han’ın oğlu, hiç korkmadan boğanın karşısına çıktı. Yumruğuyla boğanın alnına öyle bir vuruş vurdu ki, boğa neye uğradığını anlamadan yere yığıldı.
Bu cesaret karşısında Dede Korkut meydana geldi ve delikanlıya Boğaç Han adını verdi. Oğuz töresi gereğince, Dirse Han da oğluna beylik ve taht verdi.

Kıskançlık ve İhanet: Boğaç Han’a Kurulan Tuzak
Boğaç Han’ın gösterdiği başarı ve aldığı ödüller, Dirse Han’ın kırk yiğidini kıskançlığa sürükledi. Bu yiğitler, Dirse Han’ı oğluna karşı kışkırtmak için türlü yalanlar uydurdular: Oğlun sana isyan ediyor, halkı senin aleyhine kışkırtıyor.
Bu sözlere inanan Dirse Han, oğluyla ava çıktı. Avda, hiçbir şeyden haberi olmayan Boğaç’ı okla yaraladı ve onu ölüme terk etti. Yaralı Boğaç, kan kaybından bayılıp yere düştü.

Annenin Sevgisi ve Hızır’ın Yardımı
Boğaç’ın başına gelenleri rüyasında gören annesi, yanına aldığı kırk ince kızla oğlunu aramaya çıktı. Onu yaralı halde bulduğunda, kadının gözyaşları sel olup aktı. Tam o sırada, boz atlı Hızır ortaya çıktı ve anne-oğula yardım etti.
Hızır, Boğaç’ın yarasına şifalı dağ çiçekleri ve anne sütü sürmesini öğütledi. Bu karışım, genç yiğidin yarasını iyileştirdi. Boğaç Han, sağlığına kavuşur kavuşmaz annesine durumu anlattı ve onu sakinleştirdi: Üzülme anne, ben babamı affettim. O, kötü niyetli yiğitlerin yalanlarına kandı.

Adalet ve Affedicilik: Ailenin Yeniden Birleşmesi
Bu sırada Dirse Han, kendi kırk yiğidi tarafından ihanete uğramış, esir alınmıştı. Boğaç Han, babasını kurtarmak için harekete geçti. Cesur bir planla babasını kurtardı ve hain yiğitleri cezalandırdı.
Baba-oğul kavuştuğunda, Dirse Han büyük bir pişmanlık duydu ve oğlundan af diledi. Boğaç Han, babasını bağrına bastı: Baba, sen kandırıldın. Asıl suçlular cezalarını buldu. Artık yeniden bir aile olabiliriz.