Uzak bir diyarda, ormanın kıyısındaki küçük bir köyde Güzel adında genç bir kız yaşardı. Güzel sadece dış görünüşüyle değil, kalbiyle de güzeldi. Her sabah şafak sökerken uyanır, evlerinin bahçesindeki çiçekleri sular, ardından babasına kahvaltı hazırlardı. Babası yaşlanmış bir tüccardı ve artık uzun yolculuklara çıkamıyordu.
Güzel kitap okumayı çok severdi. Köy kütüphanesindeki her kitabı okumuş, farklı dünyaları, maceraları ve masalları öğrenmişti. Köylüler ona tuhaf gözlerle bakardı çünkü o dönemde bir kızın bu kadar çok okuması alışılmadık bir durumdu. Fakat Güzel umursamaz, hayallerinin peşinden koşmaya devam ederdi.
Köydeki delikanlılar Güzel’e hayrandı. Özellikle Gaston adındaki yakışıklı avcı, Güzel’i eş olarak istiyordu. Ancak Güzel, Gaston’un kibrine ve bencilliğine tahammül edemezdi. O, içinde sevgi ve anlayış olan bir kalp arıyordu.

Babanın Esrarengiz Yolculuğu
Bir sonbahar günü, Güzel’in babası uzak bir şehre ticaret yapmak için yola çıkmaya karar verdi. Güzel babasından sadece bir gül istedi, çünkü köylerinde güller yetişmezdi. Babası söz verdi ve yola koyuldu.
Dönüş yolunda şiddetli bir fırtınaya yakalandı. Yolunu kaybetti ve kendini geniş, karanlık bir ormanın içinde buldu. Uzakta bir şatonun ışıklarını gördü ve oraya sığınmaya karar verdi. Şato devasa ve görkemli görünüyordu ancak garip bir sessizlik hakimdi.
Şatonun kapıları kendi kendine açıldı. İçeride ateş yanıyor, sıcak yemekler masada duruyordu ama kimse görünmüyordu. Yorgun tüccar yemeğini yedi ve dinlenmek için bir odaya yerleşti. Sabah olduğunda, şatonun bahçesinde güzel güller gördü ve kızına söz verdiği gülü koparmak için bahçeye gitti.

Lanetli Prens ile Karşılaşma
Tam gülü koparırken, korkunç bir kükremeyle irkildi. Karşısında yarı insan yarı hayvan görünümlü bir yaratık duruyordu. Bu yaratık aslında bir zamanlar yakışıklı bir prens olan, ancak bencilliği yüzünden çirkin bir canavara dönüştürülen şatonun sahibiydi.
Çirkin, bahçesinden izinsiz gül kopardığı için tüccarı hapsetti. Tüccar, kızı Güzel’i düşünerek ağladı. Çirkin bunu duyunca, eğer kızı babasının yerine gelmeyi kabul ederse tüccarı serbest bırakacağını söyledi. Tüccar asla kabul etmeyeceğini söylese de, bir mektupla durumu Güzel’e anlatmaya karar verdi.
Güzel’in Fedakarlığı
Mektup Güzel’e ulaştığında, genç kız hiç düşünmeden babasını kurtarmak için şatoya gitmeye karar verdi. Şatoya vardığında, Çirkin’in korkunç görünüşünden korksa da cesaretini topladı. Çirkin, Güzel’i görünce biraz yumuşadı ve ona şatoda kalması koşuluyla babasını serbest bıraktı.
Güzel şatoda kendisine ayrılan odaya yerleşti. Oda sanki onun zevklerine göre hazırlanmış gibiydi. Raflar kitaplarla doluydu, pencereden bahçedeki güller görünüyordu. Çirkin her akşam Güzel ile yemek yemeyi şart koşmuştu.
Şatodaki Hayat
Günler geçtikçe Güzel, şatonun sırlarını keşfetmeye başladı. Şatoda görünmez hizmetkarlar vardı, her isteği anında yerine getiriliyordu. Bahçedeki güllerle konuşabiliyor, kitaplıktaki sihirli kitaplarla farklı dünyalara yolculuk edebiliyordu.
Çirkin her akşam Güzel’e aynı soruyu soruyordu: Benimle evlenir misin? Güzel her seferinde nazikçe reddediyordu. Fakat zamanla Çirkin’in aslında içten, bilgili ve düşünceli biri olduğunu fark etti. Görünüşünün ardındaki kişiliği tanıdıkça ona karşı hissettiği korku yerini saygıya bıraktı.
Güzel, Çirkin’in geniş kitaplığında saatler geçiriyor, bazen de onunla derin sohbetlere dalıyordu. Çirkin müziği, sanatı ve edebiyatı biliyordu. Güzel, onun bu yönlerini keşfettikçe şaşırıyor ve ona olan bakışı değişiyordu.
Hasret ve Dönüş
Bir gün sihirli bir aynada babasının hasta olduğunu gördü. Çirkin’e durumu anlattı ve babasını ziyaret etmek için izin istedi. Çirkin, eğer bir hafta içinde dönmezse öleceğini söyleyerek ona izin verdi ve sihirli bir yüzük hediye etti.
Güzel köye döndüğünde babasına iyi baktı ve iyileşmesini sağladı. Gaston, Güzel’in döndüğünü duyunca onu tekrar kendine eş olarak istedi ama Güzel yine reddetti. Gaston öfkelendi ve köylüleri Çirkin’i öldürmek için kışkırttı.
Güzel, şatoya bir an önce dönmek istiyordu çünkü Çirkin’i özlemişti. Ancak Gaston ve köylüler ona engel oldu. Güzel, Çirkin’in hayatının tehlikede olduğunu hissediyordu.
Sevginin Gücü
Sonunda Güzel, Çirkin’in verdiği sihirli yüzük sayesinde şatoya dönebildi. Şatoya vardığında Çirkin’i bahçede yerde yatarken buldu. Çirkin ölmek üzereydi çünkü Güzel’in dönmeyeceğini düşünüp yaşama isteğini kaybetmişti.
Güzel gözyaşları içinde Çirkin’e sarıldı ve ona ne kadar değer verdiğini söyledi. O anda kalbinden gelen içten sevgiyle onunla evlenmek istediğini fısıldadı. Tam o anda bir mucize gerçekleşti. Çirkin’in çirkin görünüşü yok oldu ve yerine yakışıklı bir prens belirdi.
Prens, Güzel’e yıllar önce bencilliği yüzünden bir büyücü tarafından lanetlendiğini anlattı. Lanet ancak birinin onu gerçekten sevmesiyle bozulabilirdi. Güzel’in koşulsuz sevgisi laneti bozmuş ve prensi eski haline döndürmüştü.
Mutlu Son
Güzel ve Prens görkemli bir düğünle evlendi. Güzel’in babası da şatoya taşındı. Şatodaki görünmez hizmetkarlar aslında büyü yüzünden görünmez olan şato halkıydı. Onlar da eski hallerine döndüler ve şato yeniden canlılık kazandı.
Güzel ve Prens uzun yıllar mutlu yaşadılar. Şato kapılarını herkese açtılar, köylülerle barış içinde yaşadılar. Güzel’in hayali olan büyük bir kütüphane kurdular ve bilginin herkes için erişilebilir olmasını sağladılar.
Bu masal bize gerçek güzelliğin dış görünüşte değil, kalpte olduğunu ve gerçek sevginin tüm engelleri aşabileceğini öğretir. Çünkü sevgi, en güçlü büyüdür ve karanlığı aydınlığa çevirebilir.