Küçük bir kasabanın renkli evlerle dolu sokağında, yan yana duran iki evde Gerda ve Kay adında iki çocuk yaşardı. Çocukluklarından beri birbirlerinin en yakın arkadaşıydılar. Her gün birlikte oynar, bahçelerindeki gülleri sular ve büyükannelerinin anlattığı masalları dinlerlerdi. Büyükanneleri onlara sihirli dünyalardan, uzak diyarlardan ve efsanevi yaratıklardan bahsederdi.
Kış geldiğinde bile pencere kenarına oturur, birbirlerine kar tanelerinin hikayeleri hakkında kendi uydurdukları masalları anlatırlardı. Kay bir gün, Her kar tanesi bir meleğin fısıltısıdır, derken Gerda da, Kar taneleri gökyüzünün mektuplarıdır, diye eklerdi. Hayal güçleri gökyüzü kadar genişti.
Fakat büyükanneleri onlara bir uyarıda bulunmuştu: Uzaklarda, kuzey kutbunda Kar Kraliçesi yaşarmış. Kalbi buz gibi soğuk, bakışları keskin kristaller kadar sert olan bu kraliçe, saf kalpleri aramak için dünyayı dolaşırmış. Çocuklar bu hikayeyi duyduklarında birbirlerine sokulur ve korkuyla pencereden dışarı bakarlardı.

Büyülü Aynanın Kırıkları ve Kay’in Değişimi
Bir kış günü, gökyüzü garip bir şekilde parıldıyordu. Karanlık bulutların arasından süzülen kar taneleri her zamankinden daha büyük ve daha keskin görünüyordu. O gece, Kay’in odasının penceresinden içeri garip bir rüzgar esti ve havada asılı duran minik buz parçacıkları Kay’in gözüne ve kalbine düştü.
Bu buz parçacıkları aslında kötü bir trollün yaptığı büyülü bir aynanın kırıklarıydı. Bu ayna güzel olan her şeyi çirkin, iyi olan her şeyi kötü gösterirdi. Aynanın kırıkları havada uçuşurken bazıları Kay’in gözüne ve kalbine isabet etmişti.
Ertesi gün Kay bambaşka bir çocuk olmuştu. Artık gülleri beğenmiyor, büyükannesinin masallarını saçma buluyor ve Gerda ile oynamak istemiyordu. Güzellikle dalga geçiyor, herkese karşı acımasız sözler söylüyordu. Gerda arkadaşındaki bu değişimi anlayamıyor ve çok üzülüyordu.

Kar Kraliçesinin Ziyareti ve Kay’in Kaçırılması
Bir kış günü, kasabaya kalın bir kar yağdı. Kay tek başına meydandaki tepede kızağıyla kayarken, büyük ve görkemli bir kızak meydana girdi. Kızağı beyaz kürkler giymiş, uzun boylu ve solgun yüzlü bir kadın kullanıyordu. Kadın Kay’e yaklaştı ve onu kızağına davet etti.
Kay sanki büyülenmiş gibi kadının cazibesine kapıldı. Kızağa bindiğinde, kadın onu kürküyle sardı ve alnından öptü. Bu öpücük Kay’in içindeki son sıcaklık kırıntısını da dondurdu ve artık üşümeyi hissetmiyordu. Kadın, Kar Kraliçesiydi ve Kay’i kuzey kutbundaki buz sarayına götürüyordu.
Gerda günlerce Kay’i bekledi ancak arkadaşından hiçbir haber alamadı. Kasaba halkı Kay’in nehirde boğulduğunu düşünüyordu fakat Gerda arkadaşının hayatta olduğuna inanıyordu. Sonunda Gerda, Kay’i bulmak için tek başına yola çıkmaya karar verdi.

Gerda’nın Uzun ve Zorlu Yolculuğu
Gerda, Kay’i bulma umuduyla bir tekneye bindi ve nehir boyunca yolculuğa başladı. Tekne onu büyülü bir bahçeye getirdi. Burada yaşlı bir büyücü kadın vardı. Kadın çiçekleri ve ağaçları konuşturabiliyor, mevsimleri değiştirebiliyordu. Gerda’yı çok sevdi ve onu yanında tutmak istedi. Büyü yaparak Gerda’ya Kay’i unutturdu.
Ancak bahçedeki güller Gerda’ya Kay ile olan anılarını hatırlattı ve büyünün etkisinden kurtuldu. Gerda yolculuğuna devam etmek istediğini söyledi. Yaşlı kadın isteksizce de olsa ona yardım etti ve yolunu gösterdi.
Gerda yolda bir karga çiftiyle karşılaştı. Kargalar ona bir prensesin sarayında Kay’e benzeyen bir çocuk olduğunu söylediler. Gerda umutla saraya gitti ancak oradaki çocuk Kay değildi. Prenses ve prensin yardımıyla Gerda yolculuğuna devam etti. Ona sıcak giysiler ve güzel bir at arabası verdiler.

Orman Eşkıyaları ve Ren Geyiği ile Tanışma
Ormanın derinliklerinde Gerda’nın arabası eşkıyalar tarafından soyuldu. Eşkıyaların arasındaki küçük bir kız Gerda’yı çok sevdi ve onu yanında tutmak istedi. Gerda küçük eşkıya kıza Kay’i ve başından geçenleri anlattı. Eşkıya kızın kalbine dokunan bu hikaye, onu Gerda’ya yardım etmeye ikna etti.
Eşkıya kızın esir tuttuğu yaşlı bir ren geyiği, Kar Kraliçesinin sarayının Laponya’da olduğunu söyledi. Küçük eşkıya kızı, Gerda’nın Kay’i bulmasına yardım etmek için ren geyiğini serbest bıraktı ve Gerda ile ren geyiği kuzeye doğru yola çıktılar.
Uzun ve zorlu bir yolculuktan sonra Gerda, Laponya’ya ulaştı. Burada yaşlı bir Lapon kadınıyla tanıştı. Kadın Gerda’ya Kar Kraliçesinin sarayının Finlandiya’da olduğunu söyledi ve ona bir mesaj yazıp Finlandiya’daki arkadaşına gönderdi.

Kar Kraliçesinin Buz Sarayında Karşılaşma
Finlandiya’da yaşlı bir Fin kadını Gerda’yı karşıladı ve ona Kar Kraliçesinin sarayına ulaşması için talimatlar verdi. Kadın, Gerda’nın saf sevgisinin Kay’i kurtarabileceğini, çünkü sevginin en güçlü büyü olduğunu söyledi.
Gerda tek başına buzul ovalarda yürüdü. Kar fırtınaları ve dondurucu soğuk onu durduramadı. Sonunda Kar Kraliçesinin muhteşem buz sarayına ulaştı. Saray, parlayan buz kristalleri ve kar tanelerinden yapılmıştı.
İçeride Kay, Kar Kraliçesinin ona verdiği buz parçalarıyla bir bulmaca çözmeye çalışıyordu. Kraliçe ona eğer SONSUZLUK kelimesini bu buz parçalarıyla yazabilirse, kendi efendisi olacağını ve tüm dünyayı ona vereceğini söylemişti. Ancak Kay’in kalbi ve gözleri buz tuttuğu için bir türlü başaramıyordu.

Sevginin Mucizesi ve Eve Dönüş
Gerda sarayın salonuna girdiğinde Kay’i tanıyamadı. Kay solgun, mavi dudaklı ve donuk gözlü bir çocuğa dönüşmüştü. Gerda koşup arkadaşına sarıldı ve gözyaşları Kay’in göğsüne düştü. Gerda’nın sıcak gözyaşları Kay’in kalbindeki buzu eritmeye başladı.
Gerda eski güzel günlerden, güllerden ve büyükannelerinden bahsetti. Kay aniden ağlamaya başladı ve gözünden bir damla yaş düştü. Bu gözyaşı gözündeki ayna kırığını da çıkardı. Kay bir anda Gerda’yı tanıdı ve ona sıkıca sarıldı.
Buz parçaları kendiliğinden SONSUZLUK kelimesini oluşturdu ve Kay özgürlüğüne kavuştu. İki arkadaş el ele vererek saraydan ayrıldılar. Yolculukları boyunca onlara yardım edenler sayesinde evlerine güvenle döndüler.

Sıcak Yuvada Yeniden Buluşma
Eve döndüklerinde büyükanneleri onları kapıda karşıladı. Gerda ve Kay büyüdüklerini fark ettiler. Bahçelerindeki güller hala açıyor, güneş hala parlıyordu. Kar Kraliçesinin soğuk büyüsü tamamen kaybolmuştu.
Kay ve Gerda öğrendiler ki, gerçek sevgi ve dostluk her zorluğun üstesinden gelebilir. Sevgi, buzları eritebilen, karanlığı aydınlatabilen ve kayıp kalpleri bulabilen en güçlü büyüdür. İki arkadaş birbirlerine sıkıca sarıldılar ve bir daha asla ayrılmamaya söz verdiler.
Bu masal bize sevginin ve dostluğun gücünü, kararlılığın önemini ve içimizdeki iyiliğin en soğuk kalpleri bile ısıtabileceğini öğretir. Çünkü gerçek sevgi, kışın ortasında bile içimizde baharı yaşatan bir mucizedir.