Kirpi ve Tavuskuşu Masalı

Bir zamanlar, rengârenk çiçeklerle dolu, ağaçların göğe yükseldiği, huzur ve neşeyle dolu bir ormanda birçok hayvan barış içinde yaşarmış. Ama içlerinden biri kendini herkesten üstün görürmüş: Tavus Kuşu.
Tavus Kuşu’nun tüyleri gökkuşağı gibi parlarmış. Güneş vurdukça ışıldar, rüzgâr estikçe zarifçe savrulurmuş. Rengârenk tüyleri ve zarif gövdesiyle diğer tüm hayvanların ilgisini ve beğenisini çekermiş. Diğer hayvanlar ona hayranlıkla bakar, bazen biraz da kıskanırlarmış. Tavus Kuşu ise her fırsatta övünürmüş:
— Bakın şu tüylerime! Böyle güzel olan başka biri var mı? Siz sıradan görünürken ben adeta yürüyen bir tabloyum! Hiçbirinizde bende olan güzellikler yok; ne benim gibi zarif bir gövdeniz var ne de rengârenk parlayan tüyleriniz!
Günler böyle geçerken bir gün ormana yeni bir komşu gelmiş: Kirpi. Minik, sevimli ama dikenlerle kaplı bir hayvan. Sessizce ormana yerleşmiş, kimseyi rahatsız etmemiş. Yeni evine alıştıktan sonra diğer hayvan dostlarıyla tanışmak için ormanın meydanına inmiş. Tüm hayvanlar Kirpi’yi büyük bir merak ve sevgiyle karşılamış. Hemen dost olup oyunlar oynamaya başlamışlar. Fakat bu mutluluk uzun sürmemiş. Karşıdan süzüle süzüle gelen Tavus Kuşu, Kirpi’yi ilk gördüğünde kahkahalarla gülmeye başlamış:
– Bu da ne? Ne kadar çirkin ve sivri! Sanırım doğa seni çirkin yaratmayı tercih etmiş! Sakın bana yaklaşma, o çirkin dikenlerinin bana zarar vermesini istemiyorum!
Kirpi incinmiş ama cevap vermemiş. Büyük bir üzüntüyle evine dönen Kirpi günlerce dışarı çıkmamış. Tavus Kuşu’nun söylediklerini düşünüp durmuş: “Acaba gerçekten çirkin miyim?”

Birkaç gün sonra ormanda büyük bir haber yayılmış: Ormanda dev bir yırtıcı kuş görülmüş. Güneş doğmadan gelen, sessizce yaklaşan bu tehlike yüzünden herkes korku içindeymiş. Hayvanlar bir araya gelip korunma yolları aramış. Tavus Kuşu hemen oradan kaçmak istemiş:
– Bu tüylerle uçamam, saklanamam da! Ne yapacağım?
Tavus Kuşu’nu saklamak için kimsenin aklına mantıklı bir çözüm gelmemiş. Tam o sırada minik Kirpi gülümseyerek:
– İstersen birlikte saklanabiliriz. Benim yer altındaki yuvalarım güvenlidir. Ayrıca tam sana göre kocaman bir yuvam var. Gel, tüylerin biraz karışabilir ama hayatını kurtarırsın.
Tavus Kuşu şaşkınlıkla bakmış. Küçümsediği Kirpi şimdi ona yardım ediyormuş. Onlar kendi aralarında kurtulmanın yollarını ararken aniden bir karanlık çökmeye başlamış. Yırtıcı kuş gerçekten gökyüzünü kaplamış. Güneş bile gölgede kalmış. Yırtıcı kuş; devasa ve korkutucuymuş. Hayvanlar yuvalarına kaçarken Tavus Kuşu korkuyla Kirpi’nin ardına takılmış. Kirpi, Tavus Kuşu’nu yer altındaki yuvasına götürmüş ve ikisi burada gizlenmiş. Yırtıcı kuşun sesi tüm ormanda duyulurken hayvanlar korkudan tir tir titriyormuş.

Tehlikenin geçmesini beklerken Kirpi, yuvasına misafir olan Tavus Kuşu’na yiyecek ve su ikram edip sakinleşmesini sağlamış. Saatler sonra yırtıcı kuş uzaklaşmış. Orman yeniden sessizleşmiş. Tavus Kuşu yerin altından çıkarken tüyleri tozlanmış ve kırışmış. Ama Tavus Kuşu bunu hiç umursamamış. Çünkü asıl değerli olanın dış görünüş değil, içimizdeki güzellikler olduğunu anlamış.
Kirpi’ye söylediği sözler için pişman olan Tavus Kuşu ona dönüp şöyle demiş:
– Ben dış güzelliğimle övünürken, senin içinde ne kadar değerli biri olduğunu görememişim. Affet beni.
Kirpi yine gülümsemiş:
– Güzellik bazen parlar, bazen solabilir. Ama iyi kalplilik zamanla daha çok parlar.
O günden sonra Tavus Kuşu hiç kimseyle dış görünüşü için alay etmemiş. Kirpi’nin dostluğunu herkese örnek göstermiş. Orman halkı da bu hikâyeyi nesiller boyu anlatmış. Artık hepsi biliyormuş ki; önemli olan dışımızda görünen güzelliğimiz değil, içimizde gizli olan kalbimizin güzelliğiymiş.