Eğitici Masallar

Küçük Arılar Büyük İşler Masalı

Sık ağaçlı korunun hemen bitişiğinde, şafak vaktinde altın ışıklarla aydınlanan minik bir otlak uzanıyordu. Bu çayırda rengârenk çiçekler, boylu boyunca uzanan çimler ve küçük bir arı kovanı bulunuyordu. Kovanın içinde çalışkan arılar yaşardı. Bunların arasında, meraklı ve hevesli bir arı olan Mina da vardı.

Mina henüz genç bir arıydı ve kovan dışına çıkıp polen toplamaya başlayalı sadece birkaç hafta olmuştu. Diğer arılar gibi her sabah erkenden uyanır, kanatlarını esneterek güne başlar ve kraliçe arının verdiği görevi yerine getirmek için kovanı terk ederdi. Ancak Mina’yı diğer arılardan ayıran bir özelliği vardı: O çok tez canlıydı ve her şeyi hemen yapmak isterdi.

“Bugün en çok poleni ben toplayacağım!” diye düşünürdü her sabah. “En hızlı arı ben olacağım ve herkes bana hayran kalacak!”

Mina’nın bu düşünceleri onu bazen dikkatsiz davranmaya itiyordu. Çiçekten çiçeğe öyle hızlı uçuyordu ki bazen çiçeklerin tüm polenlerini toplamadan geçip gidiyordu. Kimi zaman da acelecilikten ayaklarına yeterince polen yapışmadan başka çiçeğe yöneliyordu.

Yaşlı ve bilge arı Sera, Mina’nın bu halini gözlemliyor ve endişeleniyordu. Bir gün Mina’yı yanına çağırdı.

“Mina, seni izliyorum. Çok hızlısın ve heyecanlısın, bu güzel bir şey. Ancak en önemli olan hız değil, yaptığın işin kalitesidir,” dedi.

Mina kaşlarını çattı. “Ama ne kadar hızlı olursam, o kadar çok çiçek dolaşabilirim. O kadar çok polen toplayabilirim!”

Sera gülümsedi. “Sana bir şey göstermek istiyorum,” dedi. “Yarın benimle gel ve izle.”

sabir isinin yarisi

Sabır İşin Yarısı

Ertesi sabah Mina ve Sera birlikte kovanı terk ettiler. Sera, Mina’yı ormanın biraz uzağında, rüzgârın hafifçe salladığı çiçeklerin bulunduğu başka bir çayıra götürdü. Bu alanda Mina’nın gözleri ilk kez gördüğü, tanımadığı bitkiler açmıştı.

“Bu çiçekler polen hazineleridir,” dedi Sera. “Ama onların zenginliğine ulaşmak için sabırlı olmalısın.”

Sera, çiçeğin üzerine kondu ve yavaşça, nazikçe çiçeğin içine doğru ilerledi. Kısa bir an hareketsiz kaldı, sonrasında çiçeğin taç yapraklarını nazikçe okşadı. Çiçek sanki yanıt veriyormuş gibi yavaşça açıldı ve Sera’nın bacaklarına altın renkli polenler yapıştı.

“Görüyorsun, acele etmedin mi, çiçek sana en değerli polenlerini sunar,” dedi Sera.

Mina hayretle izliyordu. Sera tek bir çiçekten, Mina’nın beş çiçekten topladığı kadar polen almıştı. “Ama… bu nasıl mümkün oluyor?”

“Her iş zamanında güzeldir, Mina. Sabır göstermeyi öğrenmelisin. Acele ettiğinde sadece yüzeyi görürsün, ama biraz bekler ve çiçeğe saygı gösterirsen, o da sana en değerli varlığını sunar.”

Mina o gün boyunca Sera’yı izledi. Yaşlı arı hiç acele etmeden, her çiçeğe gerekli zamanı ayırarak çalışıyordu. Güneş batarken kovana döndüklerinde, Mina kendi sepetindeki polenin hem miktar hem de kalite açısından Sera’nınkine yaklaşamadığını gördü.

Mina düşünceli bir şekilde, “Sanırım ben hep yanlış yapıyormuşum,” dedi.

“Yanlış değil, sadece öğrenme aşamasındasın,” diye yanıtladı Sera. “Yarın tekrar deneyelim, ama bu sefer birlikte.”

kucuk adimlar buyuk yollar

Küçük Adımlar Büyük Yollar

Ertesi gün Mina, Sera’nın öğrettiklerini uygulamaya karar verdi. Her çiçeğe yeterli zamanı verdi, nazikçe yaklaştı ve polenlerini toplamadan önce çiçeğin tam olarak açılmasını bekledi. Bu şekilde çalışmak başta ona yavaş ve verimsiz geldi, ancak günün sonunda sepeti daha önce hiç olmadığı kadar doluydu.

“İşte şimdi gerçek bir arı gibi çalışıyorsun,” dedi Sera gururla.

Günler geçtikçe Mina, sabırlı olmanın ve her işe gereken özeni göstermenin önemini daha iyi anladı. Artık diğer genç arılara da tavsiyelerde bulunuyordu. “Acele etmeyin, her çiçek size hazinesini açmaya hazır, yeter ki ona zaman tanıyın.”

Bir ay sonra, kraliçe arı, koloninin en verimli arılarını belirlemek için bir yarışma düzenledi. Tüm arılar heyecanla hazırlandı. Mina da katılacaktı, ancak artık amacı en hızlı arı olmak değil, en kaliteli poleni toplamaktı.

Yarışma günü geldiğinde, tüm arılar farklı bölgelere dağıldı. Mina, Sera’nın ona gösterdiği çiçek alanına gitti. Her çiçeğe saygıyla yaklaştı, polenlerini özenle topladı. Güneş batarken kovana döndüğünde, sepeti altın renkli, kaliteli polenlerle doluydu.

Kraliçe arı tüm sepetleri inceledi ve Mina’nın sepetindeki polenlerin en kaliteli olanlar olduğunu gördü. “Bu polenleri toplayan arı kim?” diye sordu.

Mina öne çıktığında, herkes şaşırdı. Bir zamanlar en sabırsız arı olan Mina, şimdi koloninin en değerli polenlerini toplamıştı.

Kraliçe arı, “Mina, bu muhteşem bir başarı. Sadece polen miktarı değil, kalitesi de önemli. Sen bunu anlamışsın,” dedi.

takim calismasi kazandirir

Takım Çalışması Kazandırır

Mina’nın başarısı tüm kovana ilham verdi. Artık genç arılar onun yöntemlerini öğrenmek istiyordu. Ancak Mina, öğrendiklerinin tümünün Sera’dan geldiğini biliyordu. Bu yüzden Sera’ya giderek, genç arılara birlikte eğitim vermelerini önerdi.

“Benim çabukluğum ve dinamizmim, senin sabrın ve titizliğinle birleşirse, yeni nesil arılara benzersiz bilgiler aktarabiliriz,” dedi.

Sera bu fikri beğendi ve böylece kovanın ilk arı eğitim programı başladı. Mina ve Sera, genç arılara hem hızlı hem de dikkatli çalışmanın sırlarını öğrettiler. Polen toplama teknikleri, çiçekleri tanıma, hava koşullarına göre davranış biçimleri gibi konularda bilgiler verdiler.

Bu eğitimler sayesinde kovan, hiç olmadığı kadar verimli çalışmaya başladı. Kovandaki tüm üyeler görevlerini mükemmel biçimde icra etmeyi öğrenmişlerdi. Bal üretimi arttı, kovan büyüdü ve yakın çevredeki tüm çiçekler daha sağlıklı büyümeye başladı.

Koloninin hükümdarı, bir sabah vakti Mina ile Sera’yı huzuruna davet etti. “Siz ikiniz, kovanımızın gelişmesine büyük katkı sağladınız. Mina, senin öğrenme arzun ve Sera, senin bilgeliğin birleşerek tüm kolonimizi güçlendirdi. Küçük vücutlarınız olabilir, ama yaptığınız işler çok büyük.”

Mina gururla gülümsedi. Artık anlıyordu ki, başarı sadece hızlı olmakta değil, işini özenle yapmakta ve bildiklerini başkalarıyla paylaşmaktaydı. Her çiçeğe saygı göstermek, her arıya değer vermek, aslında kendine saygı göstermekti.

O günden sonra kovanın tüm arıları, Mina ve Sera’nın öğretilerini izledi. Her biri kendi görevini en iyi şekilde yerine getirirken, bir yandan da birbirlerine yardımcı oluyorlardı. Arıların yuvası artık yalnızca tatlı şurup üretilen bir merkez değil, dayanışmanın, öğrenmenin ve sabrın değerini bilen bir topluluktu.

Ve Mina, her sabah uyandığında artık şöyle düşünüyordu: “Bugün en iyi arı olmak için değil, en iyisini yapmak için çalışacağım.”

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu