Sonsuz Lamba ve Derviş Masalı

Eskiden, çok uzak diyarlarda, Aydınlık adında küçük bir köy varmış. Bu köyün sakinleri mütevazı, çalışkan ve birbirlerine daima yardım eden insanlarmış. Ancak köyün etrafını çevreleyen dağların ardında, karanlığın hüküm sürdüğü bir vadi bulunuyormuş. Bu vadiye uzun zamandır kimse girmeye cesaret edemezmiş.
Yusufun Merakı
Köyde Yusuf adında genç bir çoban yaşarmış. Yusuf, merak dolu ve cesur bir gençmiş. Her gün koyunlarını otlatırken, karanlık vadiye bakar ve orada ne olduğunu düşünürmüş. Köy yaşlıları ona vadiye gitmemesi gerektiğini söylemiş olsalar da, kalbi bu gizemi çözme arzusuyla doluymuş.
Bir gün, sürüsünü otlatırken, uzaktan parlayan bir ışık görmüş. Bu ışık, karanlık vadiden geliyormuş. Merakına yenik düşen Yusuf, ışığın kaynağını bulmaya karar vermiş. Koyunlarını güvenli bir yere bırakıp, vadiye doğru yola koyulmuş.

Vadi düşündüğünden daha karanlık ve ürkütücüymüş. Her adımda, sanki görünmez gözler onu izliyormuş gibi hissediyormuş. Ancak ışık, ona yol gösteriyormuş. Saatler süren yürüyüşün ardından, ışığın kaynağına ulaşmış: Küçük bir kulübe.
Kapıyı çalmaya çekinirken, kapı kendiliğinden açılmış. İçeride, bembeyaz sakalı yere değen yaşlı bir derviş oturuyormuş. Yusuf selam vermiş ve derviş ona gülümseyerek karşılık vermiş.
Derviş, önündeki sonsuz yanıyormuş gibi görünen bir lambaya bakarak şöyle demiş:
Bu lamba, insanların kalplerindeki iman ışığıdır evlat. Bu vadinin karanlık olmasının sebebi, köyünüzde iman ışığının sönmeye başlamasıdır.
Yusuf şaşkınlıkla sormuş:
Nasıl olur hocam? Köyümüzde herkes ibadetini yapar, sadaka verir.
Derviş derin bir nefes almış:
İbadet sadece şekilden ibaret değildir evlat. Gerçek iman, kalpte yanan bir ışık gibidir. İnsanların birbirine gösterdiği sevgi, merhamet ve fedakarlıkla beslenir. Son zamanlarda köyünüzde herkes kendi derdine düşmüş, yalnızca görünüşte ibadet eder olmuş. Kalplerdeki gerçek inanç azalmış.
Yusuf başını öne eğmiş, dervişin söylediklerinde haklılık payı olduğunu düşünmüş. Gerçekten de köyde eskisi gibi dayanışma kalmamış, herkes kendi çıkarını düşünür olmuşmuş.
Derviş, lambayı Yusufa uzatmış:
Bu lambayı al ve köyüne götür. Ancak bil ki, bu lamba sadece gerçek imanla yanar. Kalplerdeki inanç güçlendikçe, ışığı daha parlak olacak ve vadinizdeki karanlık kaybolacak.

İmanla Yanan Lamba
Yusuf lambayı alıp köye dönmüş. Ancak köye vardığında, lambanın ışığının çok zayıfladığını görmüş. Köylüleri bir araya toplayıp dervişten duyduklarını anlatmış. Başlangıçta köylüler ona inanmamışlar, fakat Yusufun samimiyeti onları etkilemiş.
Günler geçtikçe, köylüler birbirlerine daha fazla yardım etmeye, sadece dil ile değil kalp ile de ibadet etmeye başlamışlar. Fakir komşularına yemek götürmeyi, hasta olanları ziyaret etmeyi, yetimlerin başını okşamayı unutmamışlar. İbadetlerini gösteriş için değil, Allah rızası için yapar olmuşlar.
Her geçen gün, lambanın ışığı daha parlak yanmaya başlamış. Bir süre sonra, vadideki karanlık da dağılmaya başlamış. Köylüler şaşkınlıkla bu değişimi izliyorlarmış.
Bir ay sonra, Yusuf tekrar derviş ile konuşmak için vadiye gitmiş, ancak kulübeyi bulamamış. Kulübenin yerinde küçük bir pınar varmış. Pınarın başında, dervişin yazısıyla yazılmış bir not bulmuş:
Gerçek iman kalptedir. Dil ile ikrar, beden ile amel edildiği zaman anlam kazanır. İman, kuru bir ağaç gibi görünebilir, ancak sevgi ve merhamet suyuyla sulandığında, meyve verir. Lambanın ışığı sizin kalbinizdedir.
O günden sonra, Aydınlık köyünde yaşayanlar, bu öğüdü hiç unutmamışlar. Her zaman birbirlerine destek olmuşlar, yardımlaşmışlar. İbadetlerini içten gelerek, samimiyetle yerine getirmişler. Böylece köyleri, adı gibi her zaman aydınlık kalmış.
Yusuf ise, dervişin gerçekte kim olduğunu hiç öğrenememiş, ancak her zaman onun öğüdünü hatırlamış. Karanlık vadiye gitmekten artık korkmuyormuş, çünkü biliyormuş ki gerçek karanlık dışarıda değil, insanın kendi içinde olurmuş. İman ışığı yandığı sürece, hiçbir karanlık insanı yolundan alıkoyamazmış.
Köylüler, bu olayın anısına her yıl Aydınlık Bayramı düzenlemişler. Bu bayramda, herkes evlerinin önüne lambalar koyar, ihtiyaç sahiplerine yardım eder, küskünler barışırmış. Böylece köylerindeki iman ışığının hiç sönmemesini sağlarlarmış.
Yıllar sonra, Yusuf yaşlanıp bilge bir ihtiyar olduğunda, köydeki çocuklara hep şunu söylermiş: Gerçek zenginlik mal mülk değil, kalpteki iman ve insanların gönlünde bıraktığın izdir. İbadet, sadece belirli zamanlarda yapılan bir görev değil, hayatın her anında yaşanan bir sevgi ve teslimiyet halidir.
Bu masal dilden dile, nesilden nesile aktarılmış, insanlara imanın, sevginin ve kardeşliğin önemini hatırlatmış. Hala daha, eski kitaplarda bu masalı okuyanlar, kendi hayatlarında da bir iman lambası yakmak için çabalarmış.