Dini Masallar

Yağmur Duası Masalı

Eski zamanlarda, Anadolu’nun küçük bir kasabasında Kerem adında bir bahçıvan yaşardı. Kerem, atalarından miras kalan geniş bir bahçede rengarenk çiçekler yetiştirirdi. Bu çiçekler içinde en çok gülleri severdi. Her bir gülü ayrı bir evlat gibi sever, onların her birinin farklı renkleri ve kokularıyla övünürdü.

Kerem’in bahçesi kasabanın meşhur yerlerinden biriydi. İnsanlar sırf bu güzel gülleri görebilmek için uzak yerlerden gelirlerdi. Ancak Kerem, son zamanlarda derin bir kedere bürünmüştü. Üç yıldır yağmur yağmamış, kuraklık tüm bölgeyi etkisi altına almıştı. Diğer bahçeler çoktan kurumuş, tarlalar çatlamıştı. Kerem’in gülleri de yavaş yavaş solmaya başlamıştı.

Her gün, gün doğmadan kalkar, küçük su kuyusundan çektiği azıcık suyu bahçesindeki güllere eşit şekilde dağıtırdı. Ama artık kuyu da kurumak üzereydi. Kerem bahçesini kurtarmak için ne yapacağını bilemiyordu.

Bir gece, yatağında uyurken, rüyasında kendisini yemyeşil bir bahçede gördü. Bahçede her türlü meyve ağacı vardı ve ortada büyük bir çeşme sürekli su akıtıyordu. Çeşmenin başında yaşlı bir adam oturuyordu.

“Evladım,” dedi yaşlı adam, “her şey Allah’ın izniyle olur. Dua et, sabret ve inan.”

Kerem uyandığında, rüyasını düşündü. İnancı tamdı ama sabrı tükenmek üzereydi. O gün kasabadaki herkesi toplayıp bir yağmur duası etmek için çağrıda bulunmaya karar verdi.

kasabanin imtihani

Kasabanın İmtihanı

Kasaba halkı, Kerem’in çağrısına kulak verdi. Herkes kendi derdine düşmüştü. Çiftçiler mahsul alamıyor, hayvanlar susuzluktan telef oluyordu. Kuraklık herkesi etkilemişti.

Cuma namazından sonra, kasabanın yaşlıları, genci, kadını, erkeği büyük meydanda toplandı. İmam efendi onlara yağmur duasının önemini anlattı.

“Allah’tan gelene razı olacağız,” dedi imam. “Ama O’ndan istemeyi de unutmayacağız. Dua, kulun Yaratıcısına yakarışıdır. Dua edip sabredeceğiz.”

Hep birlikte ellerini açıp yağmur duası ettiler. Duadan sonra herkes evine döndü, fakat gökyüzünde hala tek bir bulut yoktu. Güneş acımasızca yakıyordu.

Günler geçti, haftalar geçti. Yağmur yağmadı. İnsanlar umutlarını yitirmeye başladı. Bazıları Kerem’i suçluyordu.

“Senin güllerin için kasabanın suyunu harcadın,” diyorlardı. “Şimdi de nafile dualar ediyoruz.”

Kerem bu sözlere çok üzülüyordu. Bir gün, daha fazla dayanamayıp kasabanın dışındaki tepeye çıktı. Gözyaşları içinde secdeye kapandı.

“Yarabbi,” dedi, “ben aciz bir kulum. Senin rahmetine muhtacım. Bu kullarına merhamet et. Bahçeme değil, tüm kullarına yağmur ver.”

kucuk kizin inanci

Küçük Kızın İnancı

Kerem tepeye çıkarken onu gören küçük bir kız merak edip peşinden gelmişti. Zehra adındaki bu kız, bahçıvanın duasını duyunca çok etkilendi. Kerem’in yanına oturdu ve sordu:

“Amca, Allah bizi duyuyor mu?”

Kerem gözyaşlarını sildi ve gülümsedi.

“Elbette duyuyor kızım. O her şeyi duyar, her şeyi görür.”

“Öyleyse neden yağmur yağdırmıyor?”

“Çünkü Allah en iyisini bilir. Belki sabrımızı sınıyordur. Belki de bizi başka bir nimetle ödüllendirecektir.”

Zehra düşünceli bir şekilde başını salladı.

“Ben her gece dua ediyorum, ama hiç yağmur yağmadı,” dedi üzgün bir sesle.

“Duaya devam et küçüğüm. Bazen Allah dualarımıza hemen cevap vermez. Ama mutlaka en doğru zamanda cevap verir.”

Zehra ayağa kalktı ve ellerini gökyüzüne açtı.

“Allah’ım,” dedi masum bir sesle, “biz çocuklar bahçede oynamak istiyoruz. Çiçeklerimiz solmasın, ağaçlarımız kurumasın istiyoruz. Ne olur bize yağmur gönder.”

Kerem, kızın saf inancı karşısında duygulandı. Birlikte kasabaya döndüler.

rahmetin bereketi

Rahmetin Bereketi

O gece, Kerem yatağında uzanırken pencereden gökyüzüne baktı. Ay parlıyordu ve etrafında tek bir bulut yoktu. İçini çekerek uykuya daldı.

Gece yarısı, uzaktan gelen bir gürültüyle uyandı. Bu bir gök gürültüsüydü! Hemen pencereye koştu. Uzakta şimşekler çakıyordu. Sevinçle sokağa fırladı. Birkaç kişi daha uyanmış, gökyüzüne bakıyordu.

Çok geçmeden, büyük damlalar düşmeye başladı. Önce birer ikişer, sonra giderek artan bir şekilde… Nihayet yağmur başlamıştı! Kerem sevincinden ağlamaya başladı. Yağmur damlaları gözyaşlarına karışıyordu.

Tüm kasaba uyanmıştı artık. Herkes yağmurun altında sevinç çığlıkları atıyordu. Çocuklar sokaklarda koşuşturuyor, kadınlar şükür duaları ediyordu.

Kerem, küçük Zehra’yı gördü. Kız da yağmurun altında dans ediyordu.

“Gördün mü amca?” diye seslendi. “Allah duamızı duydu!”

Kerem gülümsedi. “Evet kızım. Allah sabredenleri sever ve duaları kabul eder.”

Yağmur üç gün üç gece durmadan yağdı. Kuyular doldu, dereler taştı, toprak suya doydu. Kerem’in bahçesi yeniden canlandı. Güller öyle bir açtı ki, kokuları tüm kasabayı sardı.

Bu olaydan sonra kasaba halkı her yıl aynı günde bir araya gelip şükür duası etmeyi gelenek haline getirdi. Ve küçük Zehra büyüdüğünde, kendi çocuklarına ve torunlarına hep şunu söyledi:

“Dua edin, sabredin ve inanın. Allah kulunun sesini her zaman duyar ve en güzel şekilde karşılık verir.”

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu