Günlerden bir gün, havalar soğumaya ve kış mevsimi yüzünü göstermeye başlamış. Bir güvercin sığınabileceği uygun bir yer aramak için yola koyulmuş. Gökyüzünde havanın soğukluğu yüzüne çarpa çarpa kanat çırpmış. Uygun bir yer bulduğunu düşündüğü bir anda yeryüzüne doğru iniş yapmaya başlamış. Bakışlarını aşağı doğru dikmiş ve kendisi için bir yer belirlemiş.
İniş yapan güvercin kendi halinde yaşayan bir hanenin tavanında bir köşeye yuva yapmaya karar vermiş. Güvercin hiç vakit kaybetmeden hemen işe koyulmuş. Etraf çalı çırpı aramaya başlamış. Gagası ile getirmiş olduğu çalı çırpılar ile kendi yuvasını inşa etmek için çok çabalamış. Oldukça yorulmuş ve nihayetinde büyük bir dertten kurtulmuş.
Güvercin yeni yaptığı yuvasına yerlermiş. Ertesi günün sabahı olmuş. Hane halkı gözlerini kuş cılvıltıları ile açmış. Yüzlerinde hem bir şaşkınlık hem de bir mutluluk hissi belirmiş. Sesin geldiği yöne doğru ilerlemişler. Evin tavanında yuva yapmış güvercin ve yavrularını görmüşler. Gördükleri bu eşsiz manzara karşısında çok da mutlu olmuşlar.
Uzun zamandır kimsenin uğramadığı bu hane uzunca bir süre sessizlikten şikayet eder olmuşlar. Bu haneye misafir olan güvercin ve yavruları onlar için aslında büyük bir lütuf konumunda yer almışlar. Bunun bilen hane halkı güvercin ve yavrularını rahatsız etmeden onları seyre dalmışlar. Kendini emniyette hisseden güvercin ve yavruları da hoş sesleri ile bu hanenin sessizliğini bozmuşlar.
Gel zaman git zaman… Kış mevsimi yerini bahara bırakmış. Güvercin yavruları büyümüş. Soğuklar bitmiş ve sıcak havalar geri gelmiş. Dışarısı cıvıl cıvıl olmuş. Etraf, kuş sesleri ile aydınlanmış. Güvercinlerin bu haneye veda vakti gelmiş çatmış. Hane halkı onlara çok alışmış. Fakat gitmekten başka çare kalmamış. Güvercinler gitmiş, yuvaları olduğu gibi kalmış. Belki bir gün yine gelirler diye o yuva hiç bozulmamış.